Israil ile Filistin arasında yaptığımız geziye ilişkin bir kaç not…
Olur da gitmeye karar verirseniz lazım olur belki…
Israil’e girmekte çıkmakta bayağı meşakkatli. Çünkü hem girişte hem çıkışta bir ton soruya cevap vermek zorundasınız…
Nerede doğdun?
Sevgilin var mı?
Arapça biliyor musun?
İki kere iki kaç eder ?…?
Tamam onları geç sen bize orayı anlat. Ne gördün ettin diyorsanız…
Biz Tel Aviv den başladık geziye… Tel Aviv -eski yeni şehir anlamına geliyor bu arada-
Tel Aviv bildiğiniz bir kıyı metropolü.Hayatin her tadını bulacağınız bir yer. Hem Yahudiliğin, hem Osmanlı İslam, hem de Roma İmparatorluğunun kültürünün izlerini taşıyor; „Old City (Jaffa)“ giderseniz kesinlikle görmelisiniz…
Onun dışında halk pazarları, müzeler, kıyı şeridi, şehrin her tarafına yayılmış enteresan publar vb oldukça neşeli bir Tel Aviv yaşatabilir size …diyemem ama bir şartla ; PARANIZ varsa tabi…
Israil çok pahalı. Cebinize güvenmiyorsanız gitmeyin. ?
Bir ekmek arası döner -10 Avro , yani 70-80 Lira… Ayran yanında olmazsa hayatta yemem diyenler için 100 lira…
Ben restoran adamıyım diyenler için ise ..Biz iki kişi normal bir restorana 120 Avro verdik…Yav ne yediniz ki demeyin.. Bir çorba bir ana yemek bir tatlı bir sise şarap…
Tel Aviv beni açmaz daha nereler görülebilir diyenlere, Kudüs her insanın ölmeden önce görmesi gereken bir şehir… İnanılmaz etkileyici…O kadar mı diyenlere…Evet o kadar…
Üç ayrı dinin temel durakları birbirinden bir duvar uzaklığında.
Bir tarafta Ağlama duvarı, arkası Mescid-i Aksa, diğer yan tarafta Golgota (Hz. İsa’nın çarmıha gerildiği ve göğe yükseldiği yer diye biliniyor) …
Aynı anda hepsini görme şansınız var. Ve bizde bu şansı değerlendirip gidip gördük..
Ağlama duvarında dilek tuttum, Hz. İsa’nın çarmıha gerildiği yerde o günleri hayal ettim. Mescid-i Aksa’nın altın kubbesine bakarak Kudüs´te uzanan uçsuz bucaksız tepeleri seyre daldım.
Bu arada Mescid-i Aksa daha önce iki defa kilise olarak inşa edilip sonradan Arap orduları tarafından yıkılıp yerine cami inşa edilmiş..
Kimler gelmiş kimler geçmiş şehirden. Romalılar, Persler, Osmanlılar, Arap orduları, Haçlılar…
Kudüs’ten Hz. İsa’nın doğduğu yer –Bethlehem– sadece 10 km. Ama gitmek o kadar kolay değil tabi.
Niye?
Çünkü Bethlehem Filistin toprakları içerisinde.
Kudüs ten oraya gitmek için Israil in kontrol ettiği sinir kapısından içeri girebiliyorsun. Diğer türlü imkânsız çünkü kocaman duvarlarla sınır kapatılmış.
Bethlehem Filistin toprakları içerisinde olması Filistinliler için olumlu. Her yıl gelen yüzbinlerce Hristiyan ziyaretçi sayesinde Filistinli Müslümanlar ekmek parası kazanıyor. Biraz ironik ama öyle…
Filistin de yoksulluk diz boyu.
Neyse konuya dönelim: İsa’nin doğduğu yerde şu an büyük bir kilise var. Kiliseyi yapanda aynı zamanda Ayasofya’yı yapan Romalı mimar. Kim ki o diyenlere, artık orasını da siz araştırın…
İsa’nın doğduğu yeri görmek ile futbol stadına girmek arasında fark yok. Saatlerce sırada beklemeniz lazım. Bir Iphone şarjı rahat harcarsınız. ?
Bu arada İsa’nın Bethlehem mi yoksa Nazaret’te mi doğduğu tartışmasına girmek istemiyorum…
Yav tamam anladık, sen bize yemeden içemeden bahset diyenlere;
Falafel ,ucuz, ayak üstü yenebilir ve doyurucu …
Eğer lüks takılmak isterseniz kuzey İsrail şarabı eşliğinde kuzu eti ya da balık denemelisiniz.
Peki özetlersen seni etkileyen temel şeyler neydi derseniz özetleyeyim…
- Çok pahalı
- İsrailoğulları o çöl diyarından bir Avrupa şehri yaratmışlar. Berlin ile Tel Aviv arasında bir fark göremedim. Temiz, hayat dolu, düzenli ve modern…
- Hayatın her alanında güvenlik endişelerini görmek mümkün. En modern silahlarla ortalıkta dolaşan onlarca „Rambo“. Haklılar da. Kurulduğundan bu yana bir çok defa komşu Arap Müslüman ülkeler tarafında saldırıya uğramış…
- Tarih dolu bir memleket…
- Dünyada Yahudi katliamını belgelerle anlatan, gösteren Kudüs´teki en büyük müze „Yad Vashem“
- Filistin´de yoksulluk