Cittaslow Türkiye

Sığacık; sakin ve sıcacık – I

19 Ağustos

Sabah altıda kalkıyoruz. Bir arkadaşımız bizi havaalanına bırakacak. Hazırlanıp arkadaşı evden alıp saat 7’ye doğru yola çıkıyorz. Sabahın bu saatleri, pazar günü olmasının da etkisi var, yollar çok sakindi. Trafik yok denecek kadar az. Hava biraz serin, diri güneşli bir gün. 8’de havalanına varıyoruz.

İzmir Adnan Menderes Havalanı

Uçağımız rötarlı kalkacak gibi. Şu an uçaktayız. Uçağın kalkış saati 10.30. Fakat onbuçuğu geçeli çok oldu.

İzmire rötarlı ulaşıyoruz. İner inemez havanın aşırı sıcaklığnı farkediyoruz. Pasaport kontröl bölümü cehennem gibi. Bir iki memur ve üç adet uçak yolcusu aynı anda kontrolde. Zaten yeterince geç kalmıştık. Pasaport kuyruğu da eklenince tam oldu. Bizi almaya gelen taşıma şirketinin şöförü de sitemini açık bir şekilde dillendirdi, haklı olarak. İzah etmeye çalıştım, ama benim mazeretlerim adamın çok da umurunda değildi açıkçası.

Neyse ise, yola çıktık. Normalde biz standart bir araba bekliyorduk. Ama bizi dolmuş tipi bayağı büyük bir arabayla karşıladılar. Yola çıkar çıkmaz trafiğin durumu, Türkiye’de olduğunu hemen hissettirdi. Kıç kıça giden arabalar, sollamanın aşırı kuralsızlığı, sağ ya da sola dönerken sinyal vermeme durumu…

Havaalanınıda Sığacığa yaklaşık 40, 45 dakika sürdü…
D300 yolunda Gaziemir”e doğuru Yelki, Çamlı, Ulamış, Bademli, Seferihisar ve Sığacık yolunu izledik. Yol gayet güzel, aşırı yoğun olmayan ve akan bir trafik vardı.

Sığacık’a varıyoruz

Ev sahibimiz bizi balkonda karşıladı. İlginç ama, bayağı bir heyecanlıydı. Bize Boyoz, Gevrek ve Tulum Peyniri ikramında buldu. Kısa bir brifingin sonunda ayrıldı.

Eşyalarımızı alel acele yerleştirip, kendimizi dışarı atıyoruz. Sıcaklık bunaltıcı seviyelerinde. Allahtan sürekli esintilerin olması soluklanma fırsatı doğuyor. Bu durum oldukça rahatlatıcıydı.

Kaleiçi Pazar

Malum bugün Pazar. Ve Sığacağın meşhur pazarına denk geldik. Saat 18”e doğru ancak evden çıkabiliyoruz. Aşırı bir kalabalık hemen göze çarpıyor. Araba enflasyonu yaşıyor Sığacık. Pazar yerine doğru yol alıyoruz. Kaleiçi denen bölgeye kurulu. Bir yerinden giriyoruz. Daracık, güzel şirin sokak ve evler sizi hemen büyülüyor.

Artık kim ne yapmışsa…pastalar, börekler, enginar böreği önemli, sarmalar, kabak çiçeği dolması, biber dolması, patlıcan böreği, ev yapımı baklavalar, laz böreği, keşkek, tatlılar, reçeller, karadut suyu, nar suyu, zeytinyağları, sabunlar, hediyelik eşyalar, aklınıza ne gelirse…Çok güzel. Büyüleyici güzellikteler. İnsan her şeyden denemek istiyor haliyle. Açgözlülük işte. Taze meyve ve sebzeler de cabası.

Enginarlı Börek

 

20 Ağutos 2018

Akşam iyi bir uyku çektim. Her şeye rağmen. Bu cümleyi kurmamın sebebi: birincisi gece kaldığımız evin alt katında gürültülü bir şekilde sabaha kadar çalışan soğutucu mu, başka bir şey mi… ikincisi havanın sıcak olması… gerçi pencereleri açtığımızda sürekli bir esintinin bizi bayağı rahatlattığını söylemeliyim, ve üçüncü olarak da yatak… sanki bir beton zeminde yatıyoruz. Pamuktan yatak yapmış sağolsun ev sahibimiz, fakat öyle böyle değil, bildiğimiz beton hissi veriyor. Ben sert zeminin verdiği tuhaf hissin dışında çok da rahatsızlık duymadım. Fakat Güler bayağı bir şikayetçi bu durumdan.

Ege’nin Hamsisi

Yalı Cafe Bar

Usulcana parmak uçlarıma basıp sıvıştım evden. Sahile doğru yürüdüm. Kaleiçi sokaklarını bir de sabah turlamak istedim. Çok güzel, yaratıcı, şirin dükkanlar ve şahane dekorasyonla birleşen tasarımlar , küçük dar sokakları coşkulu bir görsel şölene dönüştürüyor. Sahile kadar gidebildim. Sahil boyunca şehrin dışına doğru yürürken ‘Ege’nin Hamsisi’ adlı dizinin çekim setine rastladım. Bandolu bir sahne çekiyorlardı sanırım. Eve doğru yürürken Bekir karekterli Cem Düdenoğlunu Yalı Cafe Bar‘da otururken gördüm.

Eve geldiğimde balkonda uzun, keyfli bir kahvaltı beni bekliyordu.

Balkonda Kahvaltı

Öğlen Teos Marina’ya doğru kısa bir gezinti yaptık. Karadut ve sakız dondurması yedik. Karadut fena değildi, sakız dondurması başlangıçta çok da hoşuma gitmedi doğrusu, sanki tadım değildi benim 🙂  sonra tekrar denediğimde hoşuma gitti. Deneyin mutlaka.

Akkum Plajı

Ögleden sonra bol suyu olan, güzel bir menemene eklemimizi bandıra bandıra yedikten sonra , güneşin ışıkları biraz kırılınca  Akkum Plajını keşfe çıktık. Bulunduğumuz yere 1-1,5 km uzaklıkta sanırım; sıcak olduğu için yokuş çıkmayı göze alamadık. Bu yüzden Dolmuş’a atlayıp plaja gittik.

Akkum Plajı

Dolmuş 2 TL kişi başı. Güzel bir alana kurulmuş bir yerleşim yeri diyebiliriz. Gerçi burayı Maya Beach adında bir şirket Tatil Köyüne dönüştürmüş. Her şey sanki onlara ait. Deniz tarafında Güneş”in batışına doğru muhteşem bir görüntü sizi büyülüyor. Uzun süre oturup denizi izlemek istersiniz.

Akkum’da Günbatımı

Seferihisar Değirmeni; Olanlar Oldu

Akşam kızıllığı Ufuk’ta belirdi bile. Gün batmak üzere. Parke, patika tadı veren bir yolu takip edip yürüdük. Karşımıza aradığımız bir görüntü çıktı; Değirmen. Sürpriz, ama güzel bir sürpriz. Ata Demirer’in filmi Olanlar Oldu’ya meşur olan bir yer burası. Ben filmi henüz izlemedim. Sadece fragmanına bakmıştım. Değirmenin konuşlandığı yerin alt tarafı kayalık … ve kayalık yerden , karanlıkta iyi seçemedimiz küçük bir şelale akaıyor… sesi denizin dalgalarına karışıyor.

Değirmen

Artık karanlık çökmüştü. Ortalık cıvıl cıvıl insan kaynıyordu. Ama biz bir türlü “köy labirentinin” içinde çıkamaz olduk . Birinde yardım alıp nihayet yolumuzu bulduk. Dolmuşa atlayıp yeniden evin yolunu tuttuk.

Akşam balkonumuzda şarap tadında sohbetlere daldık. Yarın biraz erken kalkıp Seferihisar’daki Organik Köy Pazar’ına gitmeyi düşünüyoruz. Saat 8.30 diye kararlaştırdık. Bakalım.

Gülseren ve Güler erken yattılar. Ben biraz fotoğraflarla ilgileneyim dedim. Fakat Ipad Pro’yla Fotoğraf çalışmak işkenceymiş. Bana ders oldu.

Neyse. Uyku beni bekliyor.

21 Ağustos 2018

Bayramın Getirdikleri; Köy Pazar’ı kapalı

Dün şarabın verdiği hoşluğa, yorgunluk da eklenince saat 8.30’da kalkamadık. 9.30 doğru evden çıktık. Dolmuş beklemedik. Taksiye atlayıp Pazar’ın yolunu tuttuk. Taksici bugün bayram olduğu için Pazarın olmayabileceğini söyledi. Pazar yerine vardık. Gerçekten de kapalıydı. Taksiye 25 TL ödeyip,indik taksiden. Kasabayı biraz gezmek  istedik. Fakat hem kahvaltı yapmadık, hem çok sıcak, hem de Seferihisar bize çok da sempatik gelmedi doğrusu. Belki ileriki günlerde yanılırız. Ufak tefek alışveriş yapıyoruz. Örneğin buraya özgü Armola Peyniri…

Seferihisar”ın Sığacık tarafından gelirken girişindeki kavşakta Migros’un karşısında dolmuş bekledik. Dolmuşlar yaz mevsimi dışında her 30 dakikada bir karışıklıkla olarak hareket ediyorlarmış. Yaz mevsiminden ise 15 – 20 dakikalık periyotlarla geçiyorlar. Sığacık’a dolmuşla 10 dakikalık bir uzaklıktayız sanırım. Yol boyunca buraya özgü Mandalina bahçelerine rastladık. Sığacık gerçekten de şirin bir yer.

Armola ve İzmir Tulumu eşliğinde kahvaltımızı yapıp, tekrar dinlenmeye çekildik. Bana da bu arada fotoğraflarım ve yazımla ilgilenme fırsatı doğuyor.

Antik Teos Kentine Yürüyüş; Bilge Ağaçlar Şehri

Akşam Teos Antik Kentine doğru yürümeye çıktık. 

Teos Antik Kenti

Sığacık Akkum Caddesinden 145 Sokaktan girdiğinizde o yoldan sapmadan Teos Antik Kenti‘ne ulaşıyorsunuz. Çok keyifli bir yürüme yolu. Yokuş yok. Tam eski çağ filozofları gibi sohbet edip yürümek inanılmaz keyifliydi. Yaklaşık 15-20 dakika sonra Teos Ören Binasına varmıştık. Teos’a yaklaşırken yaşlı Zeytin Ağaçlarının varlığı gözümüzden kaçmadı. Eğer yanlış hatırlamıyorsam Seferihisar Belediyesi bu “Yaşlı” Zeytin Ağaçlarından zeytinyağı üretip markalaştırmış. Bilge Ağaç diye… Sevindirici bir şey. Yağı mutlaka edinmeye çalışırım ve tadınını ilerleyen günlerde yazarım.

Teos Antik Kenti

Teos Antik Kenti büyük bir alana yayılmış. Genelde harabe şeklinde, yer yer de kazı çalışmaları devam ediyor. Kenti içinde yapılan şose yollar çok hoş. Bütün tapınakları, antik kentin bölümlerine bu yolları kullanarak ulaşabiliniyor . Burada, bu sesiz ve sakin doğanın içinde yürürken, tarihin bir dönemine dokunuyorsun hissi veriyor, ya da o sana dokunup, senin özelinde güncel ile bir bağ kurmaya çalışıyor. Eğer Sığacığa gelip de yapacak başka bir iş bulamadıysanız. Aşkam Güneşini de arkanıza alıp tarihle birlikte bu ihtişamlı, yalnız ve sessiz mekanda “tarihi bir yolculuk” yapın derim. Pişman olmayacaksınız.

Antik kentte yaklaşık 2 saat bir zaman geçirdik.

Milos Balık Restoranı; kime niyet, kime kısmet!

Akşam hazırlanıp, öneri ve güzel yorumlarını okuduğumuz Milos Balık Restoranına gittik. Fakat ön rezervasyon olmadın alınmıyormuş. Bayramın da buna katkısı büyük haliyle. İki gün hiç boş yer yok. Cuma gününe rezervasyonumuzu yapıp, Kaleiçinde bir yer bulup aç karnımızı doyurmak için yürümeye başladık.

Zekuş Kafe‘nin önünde durduk. Biraz bakındıktan sonra oturmaya karar verdik. Küçük şirin, arka bahçesine kurulmuş. Aile işletmesi. Ev yapımı Mantı istedik hepimiz. Yanına da mevsim mezelerinde oluşuna iki kişilik bir tabak Meze. Limonata, Reyhan Şerbeti, Patates Kızartması. Mantı inanılmazdı. Sarımsak biraz daha az olabilirdi. Ama Yoğurt ve üzerine gezdirilen kırmızı tereyağlı sos mantıya müthiş bir lezzet katmış. Limonata ve Reyhan Şerbeti çok kötüydü.

Zekus Kafe

22 Ağustos 2018

Kahvaltıdan sonra ilk defa bugün denize gidiyoruz.

Akarca Plajı.

Yaklaşık 10 dakika kaldığımız yere uzak. Ulaşım ya taksiyle, ki biz öyle yaptık, 28 lira ödedik. Ya da iki Dolmuş değiştirerek gidilebiliyor. Sığacıktan Seferihisara ordan da Akarca dolmuşlarına binilmeli.

Akarca Plajı

Deniz bayağı bir soğuk. Ama yerimiz oldukça güzel, temiz ve sakindi. Üstelik akşama doğru dalgalar oldukça büyümesine rağmen kaldığımız yer daha düşük dalgalar oluşuyordu. Su oldukça berrak, denizde esen rüzgar havanın sıcaklığını hissettirmiyor hiç.

Güzel, keyfli bir günün ardında yine taksiyle eve dönüyoruz.

Kaleiçi’ine gidip bir mekan keşfi daha yapacaz birazdan. Saat 19.30 yavaş yavaş acıkmaya başladık.

Rastgele.

La’Dude Art & Cafe

Bu akşam La’dude Art’ da karar kıldık. Girişinden itibaren sizi büyüleyen bir atmosfer karşılıyor. Giriş kapısı bir bahçeye açılıyor. Bahçede bir yaşlı dut ve dantel giydirilmiş bir Nar ağacı. Duvarlar dekoratif küçük süs eşyalıyla şirin bir mekana dönüşmüş. Hoş güler yüzlü genç kızlar ve erkekler servis yapıyorlar. İçerinin tasarımı çok hoş. Yemeklerin sunumu da büyüleyici. Sade ve şık.

Enginar Şiş, Enginar Çorbası, Çökertme Kebabı, Patlıcan Beytili Dilim Et. Geçen Pazar günü sokakta buranın Enginar Böreğini de tatmıştık. Mükemmeldi. Yani bir börek daha nasıl olabilir ki… O kadar güzeldi yani.

Lu’Dude Art Cafe

Bizden tam not aldı. Yemekten sonra yürümek her zaman güzel, cıvıl cıvıl kalabalığın içine bıraktık kendimizi. Ayaklarımız bizi müziğin geldiği yere doğru sürükledi. Jolly Boys Cafe & Bar‘ın canlı performansına misafir olduk.

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir